31 Ocak 2010 Pazar

Siz değil misiniz?


Bu başlığı atmak için çok çaba harcadığım söylenemez açıkçası. Fakat benim bu başlığı atmama sebep olanlar, bayağı uğraşmışlar. Nasıl mı? 27 Mayıs 1961’de bir başbakan ve iki bakan idam ederek, 12 Eylül 1980’de sözde! Dev-kurt(Devleti Kurtarma Plânı) ile birçok insanın hayatını karartarak, 28 Şubat 1998’de Post-modern darbe vasıtasıyla tankların Sincan’da yürütülmesi ile, halkın seçtiği hükümete E- Muhtıra vererek, AKP ve Güleni bitirme planı gibi saçma, halkın düşüncelerini her zaman olduğu gibi hiçe sayarak, Eldiven, Ayışığı, Sarıkız, Kafes, Balyoz gibi Darbe planları hazırlayarak. Bu belgeler Ergenekon davasına ışık tutuyor. Fakat bu durumdan nasılsa herkes ama herkes rahatsız oluyor. Kimisi ‘’bunlar orduyu yıpratmak için hazırlanmış senaryolar’’ diyor,kimisi ‘’bunlar bizleri hiçe sayıyorlar bu ülke demokratik bir ülke olma yolunda yürüyen bir ülke iken nasıl hala darbe yapmanın peşinde bu insanlar’’ diyerek rahatsızlığını dile getiriyor.Medya’da, halk gibi ikiye bölünmüş durumda malum medya grubu darbe şak şakçılığı yapmaya devam ederken demokrasi’den ve halkın menfaatlerinden yana olan,askeri vesayetin artık son bulmasını isteyen görüşe sahip medya kuruluşları bu olayın üstüne gitmeyi bir borç biliyor.Türkiye yer altı kaynakları bakımından çok zengin diye öğretirlerdi bize lisedeyken.Baksanıza her gün yeni yeni LAW silahları,el bombaları, kurşunlar,belgeler ortaya çıkıyor demek ki harbiden doğruymuş durun durun bunların ,lise öğrencilerinin aklını karıştıracağı düşüncesi ile müfredata koymamışlar,o kitapta bahsi geçen yer altı kaynakları,bor,petrol,altın falandı.O yer altı kaynakları lise dengi çocuklarının aklını karıştırmaz sadece, bizlerinde aklını karıştırır elbette.Bizim de aklımıza geliyor o silahların yeraltında ne işi var? diye ve siz; yani Genelkurmay başkanlığı bunun açıklamasını yapamıyorsunuz birde üstüne üstlük ‘’ yavuz hırsız ev sahibini bastırır’’ deyimine uygun olarak bize hesap vermek yerine hesap soruyor o da yetmeyince parmak sallama, masayı yumruklama gibi yöntemlerle hem halkı hem medya’yı sindirmeye çalışıyorsunuz. Bunlarda yetmiyor belgelerin varlığını inkâra kadar gidiyorsunuz. O da olmazsa bunlar devlet sırrı diye bize yutturmaya çalışıyorsunuz. Hangi devlet milletine karşı sır tutuyor? Sizin o bahsettiğiniz şey devletlerarası olur devlet ile millet arasında sır olmaz olursa; adı da sır olmaz darbe,vesayet,cuntacılık olur.
Sayın Başbuğ, geçen hafta yaptığı basın toplantısında Balyoz Darbe planına açıklık getirmek yerine demagoji yaptı. Yok, Allah Allah diyerek savaşa giden bir ordu Camii bombalar mıymış? da, böyle bir belge varsa ne zaman hazırlanmışta bilmem ne bilmem ne. Yaşamasak, bilmesek, duymasak bize de yutturacak ha! Sizler değil misiniz kışla’da namaz kılan (rütbesi ne olursa olsun) askeri ordudan atan? Sizler değil misiniz? Eşi,Annesi,kız kardeşi başörtülü olanı askeriye’ye sokmayan yine sizler değil misiniz? Askerine Küçük peygamber manasına gelen Mehmetçik diyen, sizler değil misiniz? Kayıp verdiğimiz askere şehit diyen, Morg yerine Cennet yolu’nu kullanmayı şeçen sizler değil misiniz? .Bu ne yaman çelişki böyle.
Peki ben şimdi soruyorum Ordudaki devlet memurlarına: dini vecizeler üzerinden demagoji yapmayı ne zaman sonlandıracaksınız? Evet askerlerimiz Allah Allah diye savaşa gider ama Allah Allah diyerek darbe planları yapmaz,halkı mağdur duruma düşürmez.Bizim bahsettiğimiz o değil sayın Başbuğ bunu sizde gayet iyi biliyorsunuz ama pek işinize gelmiyor değil mi?

20 Ocak 2010 Çarşamba

Kardeş kavgasına nihayet olsun


Dün 19 Ocak’tı, 19 Ocak 3 yıl öncesine kadar yakın siyasi tarihimizde yeri olmayan bir gün’dü. Fakat artık öyle olduğunu söylemek biraz zor çünkü; ülkemiz 3 yıl önce 19 Ocak saat 15.00 sularında demokrasiye bir şehit daha verdi. Adı Hrant bu topraklarda doğmuş, büyümüş ve de vefat etmiş bir Gazeteci-Yazar. Hrant Dink’in adını birçoğumuz 3 yıl öncesine kadar duymamıştık diyebiliriz fakat o, ömrünü halkların kardeşliğine adamış, özellikle Türk ve Ermeni ilişkileri için diyalog reçetesi sunmuş, ‘’Türklüğü aşağılamak’’ tan dava açılmış fakat o, ben: ‘’Türkleri ve Türklüğü aşağılayacaksam niye içlerindeyken aşağılayalım? aşağılayacaksam gider uzaktan aşağılarım bunlarda başıma gelmez bu leke’de alnıma sürülmez’’ diyerek ırkçılığı en büyük suç olarak gören bir insandı. Fakat gelin görün ki Ergenekon yapılanması çoktan fermanı yazmıştı Hrant Dink için. O, kahpece arkadan vurularak öldürülecekti. Daha sonra suikastı yapan maşa, elleri kelepçeli şeref nişanı! olarak Türk bayrağı önünde fotoğraf çektirecekti. Sanırım onuda çerçeveletip koğuşta yatağının başına falan asmayı düşünmüştür başka ne yapacak ki zaten. Derin güçler Kafes eylem planında Hrant’ı unutmamışlar ‘’Hrant suikastı için operasyon adını kullanmışlardı’’ . 2001 MGK toplantısında alınan kararlardan birisi, devlet bütünlüğü için en büyük tehlikenin azınlıklar olduğunu söylüyordu.
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Bütün ülkelerde devletlerin ordusu olur, bizim ülkemizde ordunun koca bir devleti var. Zaten Sağ olsunlar 10 yılda bir sallanan Demokrasimizi yerine oturtmak için yönetime el koyuyorlar-dı ki medya halkın sesine biraz kulak kesilince bu baskıya dur demeye başladı ve artık darbeler yapılmadan KAĞIT PARÇALARI! halinde ortaya çıkarılıyor, derin Ergenekon yapılanması ortaya çıkarılıyor. Bu arada Ergenekon davasının başlamasının ardından medya’ya karşı sindirme operasyonu başlatılıyor Ergenekon hakkında yazan yazarlara 3000 dava açılıyor sebep? duruşmanın gizliliğini ihlal’den davalar açılıyor bu ülkede hani basın özgürlüğü Anayasamızda 28. Madde ile güvence altına alınmıştı? Medya’da halkın zararına olan bir olayı yazmayacakta neyi yazacak? bilmem kimin nerde? ne zaman? ne yaptığını mı?
Demokrasi’nin rahat işleyebilmesi için insanların vicdana, adalet bilincine sahip olmaları gerek ve de medya’nın darbe şak şakçılığı yapan bir mantalite ile değil bizlerin yani halkın refah düzeyine katkı yapabilecek bir yayın politikası olması şart.Vicdan gerek çünkü geçmişte yapılanların hesabı sorulabilesin Adalet gerek çünkü bu yapılanlar cezasız kalmasın.Bu ülkeye Ahmet’ler Hrant’lar Çetin’ler Abdi’ler gerek gerek ki bu ülke de bir daha insanlar suikasta uğrayarak ölmesin, kovulmak suretiyle memlekitini terk etmesin. Cahit Sıtkı’nın da şiirinde dediği gibi; Memleket isterim ne başta dert ne gönülde hasret olsun Kardeş kavgasına bir nihayet olsun