
Yıl 1960 halk iradesi kendini ilk defa Demokrat Parti’de göstermeye başlamıştı. Bir tarafta Jakoben yaptırımlar içinde bulunan milli şef önderliğinde CHP, bir tarafta çiftçiye destek veren, Kıbrıs’ı dert edinmiş bir siyasi iktidar iş başındaydı ayrıca yurt dışından yatırımlar yapılmaya başlanmış, fabrikalar kurulmaya, iş gücü artırılmaya başlanmıştı. Her şey yolunda gibi gözüküyordu. Elbette ki bu güzel gidişattan rahatsız hem içerde hem dışarıda gruplar vardı. Bu rahatsızlık ilerideki bir darbenin habercisiydi. Darbe söylentileri ortada dolaşıyor ancak Demokrat Parti’den ilk önce vekil sonra da Başbakan olmuş Adnan Menderes söylentilere hiç kulak asmıyor ‘biz halkın oylarıyla iş başına geldik halkın oylarıyla da gideriz ayrıca darbe gerektirecek hiçbir faaliyet yapmadık’ diyordu. Bu kulak asmaz tavır menderes’in başına dert olacaktı. Bu olayların üstünden çok geçmeden takvimler 27 Mayısı gösterirken insanları Radyoların başına çağıran tok sesli asker Alparslan Türkeş olacaktı. Alparslan Türkeş okuduğu bildiride ‘sevgili vatandaşlar dün gece yarısından itibaren tüm Türkiye’de hava, kara Türk silahlı kuvvetleri elele vererek memleketin idaresini ele almıştır. Bu hareket silahlı kuvvetlerimizin müşterek işbirliği sayesinde kansız başarılmıştır’ diyordu. Peki ya sonrası…
Tabii ki siyaset yapması için hiçbir gerekçe olmayan askeri güç idareyi ilk defa ele almış olmanın heyecanı ile darbeden sonrası için hiçbir plan yapmamıştı. Gazeteler ise gelene ağam gidene paşam zihniyetiyle manşetler atıyor askeriye’ye ‘neredeydiniz siz?’ demeye getiriyordu lafı. Anayasa değiştirilmiş demokrat partilileri yargılayabilecek maddeler konulmuştu.tüm demokrat partililer Yassıda’ya götürülmüş,1metrekarelik hücrelerde tutuluyordu hiçbiri akıbetlerinin sonunu bilmiyordu.
Bazı vekiller beraat etmiş bazı vekiller ömür boyu hapsedilmiş ve Başbakan Adnan Menderes, Maliye bakanı Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idama mahkûm edilmişti. Bu kime revadır? Hangi devlet başbakanını, bakanını asmıştır?
Yıl 1980… bu yıl o kadar önemlidir ki çoğu şey bu yılda başlamış, çoğu şey ise bu dönemde son bulmuştur. Hatta 1980 öncesi ve sonrası diye ayrışmalar dahi olmuştur bazı mefhumlarda. Türkiye’nin 1960 ta yarım kalan demokrasi macerası bu yıl bir kez daha, yapmacık senaryolarla sekteye uğratılacaktı. Uğratılacaktı diyorum çünkü bu senaryolar Türk senaristler tarafından yazılmamıştı. Bu sefer ki darbeyi yapacak başrol oyuncuları bundan haberdar mıydı? Değil miydi? Bilemem ancak bu sefer ki senaryo 1960takine göre daha profesyonel yazılmıştı, darbe öncesi, sonrası, darbe saatlerindeki her adım planlıydı. Bu planların içinde birkaç tane şehir günah keçisi seçilmişti….
Ve sizinde bildiğiniz gibi bu şehirlerden birisi de Anadolu’nun minik, sevimli, insanları barış ve huzur içinde yaşayan ÇORUM’DU. Sivas ve Kahramanmaraş’taki senaryo’nun aynısı Çorum’da da uygulanıyordu. Önce alevi mahallerine, dükkânlarına saldırılar, talan etmeler başladı. İlk bilanço 4 kişi ölmüş 100’lerce işyeri tahrif edilmişti. Korku ve kin 2’ye bölmüştü. Solcu ve aleviler kendi bölgelerine, sağcı ve Sünni’ler kendi bölgelerine çekildiler. ortalık savaş alanından farkız hale gelmişti barikatlar kurulmuş mermiler tabancalara çoktan sürülmüştü. Ve bir yalan daha Alaeddin ‘camii bombalandı’, yalanın etkili olması için belediye hoparlörleri kullanılmış, tüm şehre yalan hakim olmuştu. Bunun üzerine eli silahlı gruplar birbirinin boşluğunu arıyor ve sık sık çatışmalar baş gösteriyordu. Birçok evin kapısına kimin neden yaptığı anlaşılamayan işaretler konulmuş,halkı tahrik etmek,yaşanılan iç savaşı daha da körüklemek için her şey yapılıyordu.darbe filmindeki başrol oyuncuları ‘sizi bu durumdan ancak biz kurtarırız’ demeye getiriyordu lafı.ve öyle de oldu emellerine ulaştılar,Kayseri’den hava indirme tugayı Çorum’umuza girmişti,jetler alçak uçuş yapıyor halkı sindirmeye çalışıyordu.hiç kimse ne asker’e ne polis’e güveniyordu.velhasıl ordu şehir’deki tüm ayaklanmaları bir şekilde bastırdı olaylar son buldu. Sokağa çıkma yasağı ilan edildi. bilanço tüm ülke için çok ağırdı. Sayısız insan katledilmiş, binlerce işyeri-ev-kamu alanı talan edilmişti.
Bu ülke’nin Askeri yine siyasete karışmış, anayasa yapmış büyük makamlara kendilerini getirmişlerdi. Gün o gündür Asker kendi işinden başka şeylerle uğraşır.
Şimdi bu olaylardan ders çıkarma zamanı ey Çorum halkı. Bütün kirli çamaşırlar ortaya çıktı. Oyuna geldik, kardeşi kardeşe vurdurdular kim kazandı? Kim kaybetti?
Şimdi birbirimizle diyalog zamanı, şimdi aradaki bağları tekrardan güçlendirme zamanı çünkü biz zaten bir arada barış, hoşgörü, diyalog içinde yaşıyorduk bizi kendi oyunlarına alet ettiler.
Bu çağrı’ya kulak verelim lütfen…